Nisan ayı Birleşmiş Milletler tarafından bütün Dünya’da Otizm Farkındalık Ayı, 2 Nisan ise Otizm Farkındalık Günü olarak ilân edilmiş bulunuyor. Nisan ayı boyunca tüm dünyada otizm konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılıyor.Otizm, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen karmaşık bir gelişim bozukluğu. Çocuğun çevresi ile yeterli sosyal ilişkiler kuramaması, dil-iletişim alanında belirgin gelişimsel sorunlar göstermesi ve kalıplaşmış (takıntılı) davranış biçimlerine sahip olması ile betimleniyor. Otistik bozukluğun tüm ırklarda, etnik gruplarda ya da sosyal statüsü farklı gruplarda görülebileceği; ailenin gelir durumu, yaşam biçimi ve eğitim düzeyi ile otistik bozukluk arasında herhangi bir bağ olmadığı vurgulanıyor. Otizmin görülme sıklığı çok büyük bir hızla artıyor. 1985 yılında her 2500 çocuktan birine otizm tanısı konmuşken; 2001 yılında 250, 2013 yılında 88 çocuktan birine bu tanı konmuş bulunuyor. Günümüzde ise doğan her 68 çocuktan biri otizmli olarak dünyaya geliyor. Otizmin erkek çocuklarındaki yaygınlığı, kızlardan 4 kat fazla. Dünyada, son yıllarda, şeker, kanser ve AIDS dâhil olmak üzere birçok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor. Otizmin temel belirtileri arasında; başkalarıyla göz teması kurmamak, gözlerin bir yere takılıp kalması, ismi söylendiğinde bakmamak, sözleri tekrarlamak, parmağıyla istediği şeyi gösterememek, akranlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermemek, sallanmak, çırpınmak, parmak ucunda yürümek, dönen nesnelere karşı aşırı ilgi ve takıntılı davranışlar gözlenmekte. Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken tanı; bilinen tek tedavisi ise, yoğun ve sürekli özel eğitim. Erken tanı ve ardından gelecek haftada en az 20 saat özel eğitimle otizmli çocukların hayatlarında büyük fark yaratmak, sağlıklı gelişim gösteren akranları ile birlikte aynı okulda okuyacak seviyeye getirmek mümkün olabiliyor. Aslında, bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor. Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark; erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşıyor olmaları. Bu yüzden, otizmin kamuoyunda bilinirliğinin artması için hepimiz el ele vermeliyiz. Bugünün kutlanan değil otizmli bireylerin toplumsal sorunlarının konuşulacağı bir gün olmasını diliyorum. Bu dilek, aslında, diğer farkındalık günleri için de geçerli. “Farkındalık Günü”nün özelliği, adı üstünde, ilgili konu üzerinde farkındalık oluşturmak ya da var olan farkındalığı arttırmak amacı ile belirlenmiş bir gün olması. Farkındalık günleri, bayram günleri değil. Dolayısı ile, kutlanacak günler de değil bu günler. Ayrıca, bu gibi günlerin adında ille de “farkındalık” kelimesinin bulunması gerekmiyor; örneğin “Engelliler Günü” de bir farkındalık günüdür.
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…