Kalp mahiyetinde hangi askerleri kullanır ise, vücut memleketi onun bayrağı altındadır.
Takva melekler bahçesi, fücur şeytanın otlağıdır.
Kalbin nuru olmadıkça, göz penceresi işe yaramaz.
İbrahim Hakkı hazretleri 5 duyuyu 5 nehre, 5 kanala, kalbimizi de havuza benzetir.
Bu 5 nehirden sular, yani duygular, sinyaller temiz olursa kalp temiz olur.
Bu sulardan bir tanesi bile berbat olsa kalbi berbat eder.
Kalp sahibine teslim olamadan huzura ermez, huzur vermez.
Tevekkül, Allah’a teslim olmaktır. Baş eğmek, ondan gayrısına gönül evini kaptırmamaktır.
Rabbin var, neyin yok ki!
Rabbin yok, neyin var ki!
Abdullah Bin Mübarek soğuk bir kış günü, Nişabur Pazarı’nda giderken sırtında yanlız bir gömleği bulunan titreyen bir köylüye rastladı. “Efendine söyle, sana bir palto alsın” dedi…
Efendime ne söyleyebilirim ki, o halimi görüyor ve biliyor dedi.
Abdullah Bin Mübarek yere düştü bayıldı.
Kemale ermeyen akıl, sahibini mahcup eder der büyüklerimiz.
Kamil insanın alameti, ağzına helva koyanla, ensesine tokat atanı aynı hizada görendir yani her şeyde hakkı görendir der.
Yanlız, içinde bulunduğumuz asra baktığımızda ne yazık ki kalbe akan 5 duyu nehrinin temiz olma ihtimali hiç yok gibi.
Zira algı ile yönetilmemek için bilgi ile donanmış, Allah aşkı ile sımsıkı çepe çevre sarılmış olmak gerek.
Anlamak ve anlamlı yaşamaktır okumak..
Ön yargılardan sıyrılmak, empati ile bakabilmek,
Hırs, öfke, ego, nefret tuzaklarına düşmemektir yaşamak…
Beş ayrı insana denizi gösterip ne hissediyorsanız yazın desek, inanın çok şaşırtırlar sizi.
Ağlayan, gülümseyen, düşünen, hüzne kapılan, gözler ufka dalan insanlar görürsünüz.
Zira deniz her birinde farklı anılar hatıralar bırakmıştır. O an gönül ekranlarına düşen görüntüyü yüzlerinde gözlerinde seyredersiniz. Sevdiğini denizde kaybeden nasıl gülebilir ki. Ya da sevdiğine denizde kavuşan neden ağlasın değil mi?
Demem o ki, hayat bir deneyim paketi, acısıyla tatlısıyla.
Hani çocukken de yaptığımız gibi oyun.. Rolümüzü yapıyoruz, karakterimize uygun rolü üsleniyoruz sunulan oyunda hayat tiyatrosunda..
Kendimizle ve çevremizle ne kadar barışık isek o kadar umut dolu ve mutluyuz.
Her an ve her gün yeniden İNŞA’ oluyoruz akış halindeyiz hücrelerimizin damar yollarından döne döne, gönül kabesi etrafında tarafıyla umreler, haclar yapıyoruz dilden dökülen dua gönülden gelen iyilik, zikir titreşimlerinin ışığı altında..
İN-SAN-A ,dönüyoruz kalp kıplegahı önünde baş eğiyor secdede alnımızla and içip adeta yemin ediyoruz mevlamıza..Sana baş eğişim, senden başkasına baş eğmeyişimin yeminidir diyerek.. RABBİM cümle ruhları kendi mihverinde cem eylesin diyor sizi yine eski bir şiirimle baş başa bırakıyorum..
ÖYLE DEĞİL Mİ!
Hak yolunda güzergah küçücük dünya,
Maksadımız ona varmak değil mi!
Konaklama yerleri güzel olsada,
Dalmamalı fazla öyle değil mi!
÷÷÷÷÷
Yıllar çarçabuk geçiveriyor,
Toplamalı dağılanı, öyle değil mi
Bir bakmışsın ömür bitiveriyor,
Zaman tireni hızlı,öyle değil mi!
÷÷÷÷÷
Hiç görmeden, geçtiğin nice yollar var,
Yollarında sonu var, öyle değil mi!
Boş yere tükenen, onca ömür var,
Yeniden başlanmaz, öyle değil mi!
Saygı ve muhabbetle.