Es geçtiğimiz, heba ettiğimiz, görmezden gelip, yıkıp döktüğümüz, geçip gittiğimiz zaman dilimleri de ne yazık ki, “hayatım” dediğimiz yaşam paketimize, ödenecek şahsi hesabımıza dahildir.
Hepimiz radyo kanalı gibiyiz, yaşamak istediğimiz duygu ne ise, ibremizi o duygunun frekansına çeviririz ki, istediğimiz yayını duyalım, bir bedel karşılığında acı yada haz duyalım, tercihlerimizin karşılığında öyle değil mi!
Zira biz ne zaman zannetmeyi
Terk edersek fark etmeye başlarız.
Aslında ne kadar sade bir hayat yaşarsak o kadar rahat huzurlu ve mutlu oluruz.
Hiçbir şeyi gözünüzde büyütmeyin.
Değerli dostlarım, hadi bu gün sizinle farkındalık olması adına hoşunuza gideceğini düşündüğüm bir deneyim yapalım..
Veee dünyayı küçültelim ve avcumuzda farz edelim..
Ama her yeri ve detayı en ince nokrasına kadar görelim. Tabi dünyanın normal dönüş hızınızda kesmeyelim saatte 36 bin kilometre ya,
İnsan hayatını da kısaltalım ve 3 saat ile sınırlayalım.
Dünya da küçüldü ya..!
Şimdi; Her şeyin ve her canlının içini dışını da görelim ve bütün dilleri anlayalım.
Hepsini dinleyelim ve üçer saatlik hayat için, verdikleri mücadelede, kazanç ve kayıplarını bilelim. Artık Hiçbir sır ve gizem olmasın…
Nasıl ama???
Heyecan ve hırs gibi bir duygu Var mı? Avcunuza sığan dünya ve kısacık hayat için, bütün yatırımını bu aleme yapan insanların mücadelelerinde yaptıkları kavgaları ve çevirdikleri dümenleri, açık açık izlemek, bir farkındalık yarattı mı iç aleminizde..!
Ve, bir önemi kaldı mı ,tüm bildiklerinizin..!
Hâlâ dünya avcunuzda ama..!
Onu bırakın şimdi, büyüsün gerçek boyutunda..
Ve siz küçülün ,inin bir sinek boyuna..
Ya da, karınca olun..
Et kemik yükünüz hafiflesin ama insan kalın haa…
Yemek ihtiyacınız azalsın ,kaygılarınızda..
Böyle daha mı iyi dersiniz?
Yok.!. Bence kendi boyutumuzdan bakalım yine hayata..
Ve, bir aynanın karşısına geçelim hadi..
Soralım kendimize?
Önce Selam, Tabi. Hal hatır.. Ayıp olmasın..
Hayatımızdaki en önemli ışıkla ,ruhumuz ile buluşmak heyecan verici olsa gerek..!
Özümüz, yüzümüze bakacak tabi..
Ee daha daha nasılsın can???
Bir hayli yordum ,ihmal ettim ve beklettim seni değil mi, yüzleşme için. Özür.
-Evet ,çok bekledim bu anı benim naçiz ve aciz bedenim..
-Şimdiye kadar nerelerdeydin…?
Sorma, ruhum sorma, sorma can özüm..
Sana gelmeye ne cesaretim vardı ne yüzüm.
_Eee, buyur bakalım ne istersin kendinden? Bende neyi duymak neyi sormak istersin?
-Ne desem ki…!?
Nerden başlasam bilemedim..!
Önce şunu sorayım, benden memnun musun?
_Değilim!!!
Neden…?
_Sen benden, çok uzaksın ve yabancısın…
Nasıl yani?
_Ben Özün. Sen benim yüzüm,
Ama hiç özünü görmeyen ve tanımayan yüzüm..!
Şimdi ne söyleyeyim sana ey benim iki gözüm.
Niye bu dünyadasın desem cevabın Ne?
……..?
_Nerden gelir nereye gidersin desem, cevabın Ne?
Biraz düşünme payı verir misin?
Peki, bir süre düşünmen için seni sana bırakıyorum, ey benim güzel yüzüm dünyaya bakan 2 gözüm diyorum…!
Değerli dostlar bu bir deney her birimizin bu deneyimi bizzat yaşamış gibi hissederek temiz bir aynada kendi gözlerinin içine bakarak cevaplamasının faydalı olacağını düşünüyor her birinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.