Bir toplumun kaderi öğretmenlerin elindedir. Öğretmen toplumun, örneği, önderi, aynası, mayası, modeli, mimarı, lideridir. Bir ülkenin kalkınması da, batması da öğretmenlerin elindedir. Çocuklarımıza, torunlarımıza; hür, bağımsız, kalkınmış, müreffeh bir ülke bırakmakta öğretmenlerin elindedir.
Bu ülkenin okullarında okuyanlar hırsız, haydut, vatan haini, yıkıcı bölücü, terörist, bu milletin değerlerine düşman olmamalıdır. Bu milletin evlatlarına bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimiz verilerek bu milletin evlatları olmaları sağlanmalıdır. Başkalarının uşakları değil. Kalpleri, yürekleri bu vatan için atmalı, bu bayrak için kanlarını, canlarını verecek şuur içinde olmalılar.
Şayet bu ülkenin okullarında okuyup hırsız, haydut, vatan haini, yıkıcı bölücü, terörist, bu milletin değerlerine düşman oluyorsa “bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan millî-manevi değerlerimizi( bu milleti millet yapan bir birine bağlayan bağları)” iyi verememişiz demektir.
Küresel güçler ateizm, deizm, Türk-Kürt-Arap, Alevi-Sünni-Şii, laik-anti laik, sağ-sol vb. konularda ektikleri fitne tohumlarıyla; FETÖ, DEAŞ, PKK, PYD, YPG, DHKP-C gibi kurdukları terör örgütleriyle, “bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan millî-manevi değerlerimizi” yok ederek; ülkemizi ve İslam coğrafyasını parçalama, bölme, sömürme hedeflerine maalesef epeyce ulaşmışlardır.
Nesillerimiz “bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan millî-manevi değerlerimiz” ile donatıldığı takdirde küresel güçlerin bu oyunları bozulur.
Devletler Milli Manevi Değerleri ile ayakta kalır.
Şu andaki PKK terör örgütü liderleri ve militanları daha altı yaşlarında sevilmeye koklanmaya layık mahluklar olarak öğretmenlerimizin ellerine teslim edilmiş iken; zamanında bu çocuklarımıza sahip olabilseydik, millî manevi değerlerimiz( bu milleti millet yapan bir birine bağlayan bağlar) ile donatsaydık, böyle terör örgütleri çıkar mıydı? Elbette çıkmazdı.
Bu nedenle 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesinde Türk Millî Eğitiminin Genel Amaçları arasına “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan“ nesiller yetiştirme hedefi konmuştur.
1739 Sayılı Kanunun emri gereği de öğretmenlerin en önemli asli ve resmi görevleri bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimizi nesillerimize aktarmaktır. Bu görev bütün derslerden daha önemli daha değerlidir.
1739 Sayılı Kanunun emrinin yerine getirilmesinde; öğretmenlerin yetiştirilmesinde, geliştirilmesinde denetim ve rehberlik görevi bulunan yöneticilerin ve denetim elemanlarının da bu hususta öğretmenlere rehberlik yapmak her türlü katkıyı sağlamak en birinci resmi ve asli görevleridir.
Bu görevi yapmadığımızda veya aksattığımızda toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimizle iyi donatmadığımız her bir genç bu millete aidiyet hissi gelişmeyecek, her türlü düşman küresel güçlerin oyuncağı olmaya, terör örgütleri tarafından kullanılmaya müsait bir konumda olacaktır.
Dolayısıyla bayrağımızın dalgalanması, vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletimizin; bekası, birlik beraberliği, dirlik düzeni, sevginin, kardeşliğin, birlikteliğin temini ve tesisi; nesillerimizi “bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimiz” ile donatmaktan geçmektedir.
Bu birlikteliği sağlayacak çimento ortadan kalkarsa, bu yönde çalışmalar yapılmazsa, yapılan çalışmalar desteklenmezse bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan millî manevi değerlerimize olan bağlılığımız zayıflatılarak yıkılır. 40, 50 yıldır küresel güçlerin başımıza ördükleri terör örgütlerine, yenileri eklenir Ülkemizin parçalanıp bölünmesi, geleceğimiz felakete doğru sürükleneceği kaçınılmaz olur. Bu gemide batarsa hep beraber batarız. Bu batışta da en büyük vebal öğretmenlerin, yöneticilerin ve denetim elemanlarının olur.
Bu nedenle öğretmenlerimiz bütün derslerden daha önemli ve daha değerli olan birinci asli ve resmi görevleri olan “bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimizi nesillerimize aktarıp insana insan olduğu için değer veren insan haklarına saygılı evrensel değerlere sahip iyi insan yetiştirme görevini asla ihmal etmemelidirler.
Ülkemizde ve dünyada insana insan olduğu için değer veren insan haklarına saygılı evrensel değerlere sahip iyi insan sayısı ne kadar artarsa; Dünya’da savaş kan göz yaşı o kadar azalır, insanların yakılmasına, yok edilmesine, imha edilmesine harcanan para ve teknoloji insanların rahatına huzuruna mutluluğuna harcanır. Dünya çocukların, insanların huzurla yaşayacağı bir dünya haline gelir.
Dünya’yı ve insanları yoktan var eden yüce yaratıcı Dünya’nın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını bütün insanlara yetecek kadar çok yaratmış ve verdiği nimetlerin paylaşılmasını emretmiştir. Sahip oldukları varlıkları iyilik yapıp paylaşanları hem övmüş, hem de cennetini vadetmiştir. Paylaşmayıp kötülük yapanları da cehennemiyle tehdit etmiştir.
Dünya artık bir köy haline gelmiş Dünya’nın bir ucundaki ekonomik krizde Dünya’nın diğer ucundaki bir kısım insanlar işinden, aşından, ekmeğinden olmaktadır. Dolayısıyla Dünya milletleri mutlu bir dünyada yaşamak istiyorlarsa çocuklarına torunlarına mutlu bir dünya bırakmak istiyorlarsa, savaşlar şöyle dursun beşeri ve coğrafi afetlere karşı ( küresel ısınmadan, ozon tabakasına kadar) omuz omuza sırt sırta vermeleri gerekir.
Dünya milletlerinin omuz omuza sırt sırta vermesi de yine öğretmenlerin elindedir. Dünya’da öğretmenler insana insan olduğu için değer veren insan haklarına saygılı evrensel değerlere sahip iyi insan ne kadar çok yetiştirirse; O kadar çok Dünya milletleri kötülüklere karşı bir araya gelir omuz omuza sırt sırta verirler. Böylece küresel güçlerin yönetimine geçen iyi insanlarda; artık insanların, insanlığın yararına faaliyetler yaparlar.
Aslında sevilmeye, koklanmaya layık iyi insan olarak yaratılan çocuklar, nasıl oluyor da sonradan psikopata, canavara dönüşüyor. Çocukları şekillendiren çevresidir. Dolayısıyla çevresiyle birlikte eğitim kapsamına alınmaları gerekmektedir. Temiz duygularla iyi insan olarak yaratılan çocukların bu hallerini koruyacak eğitim sistemi kurabilsek, yani eğitim sınırını sadece okulla sınırlandırmayıp çocukların; arkadaşlarını, ailesini, sokağını, mahallesini, şehrini eğitim kapsamına alsak, ona göre öğretmen seçip yetiştirsek işimiz çok kolay olacaktır.
Ancak bataklığa batmış Fıtratı bozulmuş, psikopata, canavara dönüşmüş insanı düzeltmek oldukça zor ve zahmetli bir iştir. İşte Dünyayı kana bulayanlar öğretmenlerin ihmaliyle bozulup kötüleşen psikopata canavara dönüşen kötü insanlar yüzündendir.
Bu nedenle bizi biz yapan toplumsal harcımızın çimentosu olan milli manevi değerlerimizi nesillerimize zamanında aktarıp; insana insan olduğu için değer veren insan haklarına saygılı evrensel değerlere sahip iyi insanlar yetiştirerek; Atatürk’ün bizlere gösterdiği “Yurtta sulh, Cihanda Sulh” hedefinin gerçekleşmesine de önemli bir katkı sağlamış oluruz.