Ashâb-ı kiramdan Cübeyr bin Mut’im (r.a.), Hudeybiye sulhu ile Mekke’nin fethi seneleri arasında İslâm’ı kabul eden, Kureyş’in büyüklerindendir. Nesebi Abd-i Menaf’ta Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) nesebi ile birleşir.
Babası Mut’im Kureyş’in pek nüfuzlularından idi. İman etmemiş ise de İslâm’ın ilk zamanlarında çekilen şiddetli sıkıntı ve ızdırablar esnasında Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) yardımda bulunurdu. Nitekim Peygamberimiz’i (s.a.v.) o yürekler paralayan Taif dönüşlerinde Mekke’de ikametleri esnasında himaye etmişti. Bütün Kureyş, Haşimoğullarını boykot edip buna dair ahidname yazdıkları ve üç sene mahsur bıraktıkları zaman o ahidnameyi kaldırmaya, hükmünü iptal etmeye çalışmıştı.
Babası Mut’im, Bedir Harbinden evvel Müslüman olmadan vefat etmiştir. Cübeyr (r.a.) Bedir’den sonra iman edip muhacirlerden olmuştur.
İman etmeden evvel Bedir’de Müslümanların eline düşen esirleri fidye karşılığı kurtarmak için Medine-i Münevvere’ye Kureyş müşrikleri tarafından elçi olarak gönderilmişti. Bu hususu Resulüllâh (s.a.v.) ile görüştüğü zaman “Senin ihtiyar baban Mut’im sağ olup benimle görüşmüş olsaydı hepsini ona bağışlardım.” buyurmuştur.
Cübeyr (r.a.) ebedî kurtuluşa ermesine vesile olan bu seferini kendisi şöyle anlatıyor: “Bedir esirlerini fidye mukabili kurtarmak için görüşmeye gelmiştim. İkindiden sonra vardım. Yorgun olduğum için mescid-i şerifte yattım. Derken akşam namazı kılındı. Resulüllâh’ın (s.a.v.) namazda ‘Ve’t-tûr..’ suresini okuduğunu işitince korku içinde kaldım. Mescidden çıkıncaya kadar dinledim. İşte bu gün İslam muhabbetinin kalbime girdiği ilk gündür. ”
Neseb ilmini çok iyi bilen Cübeyr (r.a.), bu ilmi Hz. Ebubekir’den (r.a.) öğrenmiştir. Zira Arapların neseplerini en iyi Hz. Ebubekir (r.a.) bilirdi.
Hz. Muaviye’nin (r.a.) halifeliği zamanında hicri 59 senesinde Medine-i Münevvere’de vefat etti. Radıyallahü anhüm. (Tecrîd-i Sarîh Trc.)
