TANIMLAYAMAMAK…!

Bildiğiniz üzere tanımlama: Bilinen, bulunan, anlaşılan, netlik ve niteliği, niceliği çözümlenendir.

Tanımlanamayan ise, bunun tam tersidir.

Bir madde bir varlık, bir cisim gibi.

Dış dünyamızda veya iç dünyamızda karşılaştığımız şeylerden örnek verelim hadi

Mesela; bedenimize ağız yoluyla giren ancak gerçek olmayan ama gerçek olduğunu zannedip besin ihtiyacımızı karşıladığını düşündüğümüz bir maddeyi tükettik, midemize indi, sindirim başladı ama hücreler etrafını sardı ve onu tanımlayamadı,

Dışarıya da atamadı ve depoya aktardı. Bu şeker olsun ve bu sahte şekerse vücut ihtiyacı olan şekeri almadığı kaydını düşecek ve kendi üreterek şekeri, birde insülin direnci açığa çıkacak. Tabi siz, eliniz ayağınız titreyince, yine yeme ihtiyacı duyacaksınız ve bu seferde. Dışarıdan bu direnci kırmak için ilaç alacaksınız. Savunma bakanlığımızın ana mutfağı yani laboratuvarı, olan karaciğer bu ajanı kabul etmek zorunda kaldı içeri aldı, koruma kalkanı gibi, depolar ve ardından yağlanma başlar. Bedenimizdeki bütün tanımlamayan maddeler içerde istediği gibi at koşturan, yakıp yıkan tabiri caizse örnek vereyim; Şu “Gezi’, zihniyetli nefret yüklü insanlar gibi… Kendi polisini, kendi askerini kedi araçlarını, kendi binalarını taşlayan, yakıp, yıkıp milli serveti kül eden sözde ağaç dostu ama insan ve varlık düşmanı, bilinci kapalı uzaktan yönetilen zavallı kuklacıklar…!

İşte, gıda sektörünü de tümüyle bedenimizi ve zihnimizi etkileyen, sağlığımızı vücut kimyamızı bozup, bizi önce anti depresanlara, akabinde oluşan, yan etkilerin kurbanı olup, hazımsızlık giderici ilaçlara, sonra ise, 2.beyin olan bağırsakların florasını yok edip kolitlere kabızlıklara basurlara mahkûm edecekler.

Dolayısı ile dönme dolap gibi ilaç sektörünün daimi üyesi, hastane bağımlısı, hasta ruhlu psikopatlara çevirip, insanın sabır sistemini çökerterek, ağrı eşiğini düşürüp sabotajcı, agresif, sağlıklı düşünemeyen bireyler yetiştirerek ve maalesef para baronların değirmenine su taşıyan daimi üye yani, yönetilen yönlendirilen, resmen hipnoza girmiş uyur gezer finansörler ile kendi sektörünü 1.sırada tutma gayesindeler. Dört koldan çevirmek isteyen ülkemiz ve milli manevi ahlaki değerleri olan, güçlenen büyük devletleri, özellikle de Türkiye halkını yutma projesiyle emin adımlarla dünya hakimiyetin hayali ile yürümekteler.

Her satıcının alıcısı olduğu günümüz dünyasında.

Maddeci ve mideci dediğimiz

Makam, mevki, şan, şöhret, para için yapamayacağı şeyler oynayamayacağı oyunlar olmayanları tek tek topluyor en büyük şeytanlar, net görüyoruz.

Adam sağdan yürürken birden sola geçiyor, şaşırıyorsun!!!

Bunları bulmakta asla zorluk çekmiyorlar.

Satın alabilecekleri dişlerine göre, kullanabilecekleri, her canlıyı hedefine, amacına varmak adına kullanıp atacaklar. Bu iyi biline!

Bu anlamda, binlerce yıllık bir medeniyete sahip millet olarak İslamla şereflenmiş ümmet olarak erdemli, şerefli, onurlu ve nurlu çok büyük bedel ödenmiş ve hala ödemekte olan şanlı bir geçmişin ferdi olarak derim ki!!

Uyanık olmak lazım hem de çok.

Asla ve kat’a, ecdadımızdan kalan kutlu topraklara hainlerin yuvalanmalarına, onlara destek olan, hoş görüyle yaklaşanlara iltifat etmeyin. Nasıl ki, biz Allah dostlarını sever, onları sevenleri de aynı duyguyla seversek.

Bu vatan hainlerini ve hainlerin sevicilerini, koruyup gözetenleri

Siyasi ayakları olan bir partiyi

Onların palazlanmasına yardım eden her evden bir oy verip, gazi

Meclisin toprağına bastıranları da, iyice bilip, ona göre geleceği projelendiren devletimizi ve nesillerimizi koruma ve güvence altına almak için ülkenin bekasına hayatını adayıp, bu kutlu davanın başkomutanı liderlerin lideri Recep Tayyip Erdoğan ile durmak yok yola devam diyelim hep birlikte inşallah.

Sevgi saygı muhabbetle, hoşça kalın sağlıcakla kalın dostlarım