Bir gün değil her gün hatırlamalıyız
Merhabalar
Birleşmiş Milletler 10 Kasım 2011 tarihli kararı ile 21 Mart’ı resmi “Dünya Down Sendromu Günü” olarak tanımış bulunuyor. 21 Mart (21/3) günü, Down sendromlu insanlarda 21’inci kromozomun 3 tane oluşunu simgeliyor. İnsan vücudunu oluşturan kromozomların 23’ü anneden 23’ü ise babadan geliyor. Down sendromunda, iki adet olması gereken 21. kromozom üç adet oluyor. Bunun sonucunda da toplam kromozom sayısı 46’dan 47’ye çıkıyor. Down sendromu en sık görülen genetik bozukluklardan biri; ortalama olarak her 800 canlıdan biri down sendromlu olarak dünyaya geliyor. Tüm dünyada 6 milyon civarında down sendromlu birey yaşıyor. Türkiye’de kesin bir veri bulunmamasına karşın yaklaşık 70 bin down sendromlu kişi olduğu tahmin ediliyor. Down sendromlularda görülen bazı fiziksel özellikler; çekik-küçük gözler, basık burun, kısa parmaklar, kıvrık serçe parmak, kalın ense, avuç içindeki tek çizgi ve ayak başparmağının diğer parmaklardan daha açık olması. Bu özelliklerin hepsine veya birkaçına aynı kişide rastlanabiliyor. Down sendromlu bebekler, istisnalar olmakla birlikte, yaşıtlarından daha yavaş büyüyorlar; aynı zamanda, zihinsel gelişimleri de geriden geliyor. Bu gerilik yaş ilerledikçe daha belirgin olarak gözüküyor. Ancak uygun eğitim programları ile down sendromlu çocuklar da pek çok başarıya imza atabiliyor ve kendilerine toplum içinde anlamlı bir hayat kurabiliyorlar. Bunu sağlamanın tek yolu ise düzenli bir eğitim programından geçiyor. Eskiden ‘okuyamaz bile’ denilen down sendromlu bireyler artık lise hatta üniversite bitirebiliyor, ikinci bir dil öğrenebiliyor, çalışabiliyor, bağımsız veya yarı bağımsız hayatlar sürebiliyorlar. Ancak bunun için down sendromlu bir bebeğin eğitimine 0-2 ay itibariyle başlanması son derece büyük bir önem taşıyor. Zihinsel engelli olmak, duygusal engelli olmak anlamına gelmiyor. Down sendromlu bebekler de tıpkı diğer bebekler gibi beslenme, temizlenme, sevilme ihtiyacı duyan, acıkınca ya da sıkılınca ağlayan, kızan, küsen, gülen, geceleri anne babasını uyutmayan bebekler. Down sendromlu gençler de -diğer yaşıtları gibi- cinsel kimlikleri bulunan, ergenlik bunalımı yaşayan, aşık olan, kalbi kırılan, kardeşleriyle kavga eden, bangır bangır müzik dinleyen, dans eden gençler. Onlar da, tıpkı diğer gençler gibi tüm duyguları yaşıyorlar. Ve bizlerden anlayış bekliyorlar… Farklılıklarını tıpkı bir saç ya da göz rengi farkıymış gibi normal kabul etmemizi ve onları aramıza kabul etmemizi istiyorlar…Unutmayalım ki, Down Sendromu bir hastalık değil genetik bir farklılık olarak kabul ediliyor. Down sendromunu iyileştirecek veya yok edecek bir tıbbi tedavi bulunmuyor. Tek yol eğitim… Sosyalleşme, bu eğitimin vazgeçilmez bir parçası. Bu yüzden, Down sendromlu bireylerin sosyal hayatta tüm insanlarla beraber, izole edilmeden yaşamaları büyük önem taşıyor. Dünya Down Sendromu Günü, down sendromlu bireyler hakkında toplumsal bilinç yaratmak açısından önemli bir fırsat sunuyor bizlere. Gelin bu fırsattan yararlanalım ve farkındalık oluşturma çalışmalarının bir parçası olalım. İster kendimizi eğiterek, ister başkalarının eğitimi için katkı vererek…
Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile …